Ya aslında özel değilsem?
*Bu yazı biraz benim hakkımda olacak. Belki de biraz sizin hakkınızda olur.
6 aylıkken konuşmaya, 9 aylıkken yürümeye, 3
yaşındayken okumaya başlayan bir bebektim. Ailem bu çocukta normal olmayan bir
şeyler var diyerek beni İstanbul’da bazı yerlere götürdü ve oralarda değişik testlere tâbi tutuldum. Bu
testler sonucunda gelen IQ seviyem gerçekten de normalin çok üstündeydi ve o
zaman için sadece 5 yaşındaydım. Zaten okuma-yazma bildiğim için beni ana okulu
ve birinci sınıfı atlayarak direkt ikinci sınıftan eğitim öğretim hayatıma
başlamam gerektiği söylendi. Ama ailem yaşıtlarımla beraber okumamın benim için
daha iyi olacağını söyleyerek bunu kabul etmedi.
İlkokula başlandığında okulda çok
sıkılıyordum. Tüm sınavlarımdan 100 tam puan alıyordum ve yapılan deneme
sınavlarında Türkiye dereceleri elde ediyordum. Katıldığım satranç
turnuvalarında, Futbol turnuvalarında madalyalar,kupalar ve üstün başarılar
elde ediyordum.Daha ilkokul birinci sınıfta İngilizceyi sökmüştüm. Beni tanıyan
herkes diyordu ki “Bu çocuk gerçekten de özel olmalı.”. Biraz daha büyümeye ve
ergenliğe girmemle beraber orta okulda bende bir şeyler değişti. Çünkü
etrafımdaki bu kadar çok konuşmanın üzerine ben de kendi kendime “Ben madem bu
kadar zekiyim; herhangi bir şeye neden uğraşayım ki müthiş zekamla nasıl olsa
hepsinin üstesinden gelirim” düşüncesi hakim olmaya başladı. Ve gerçekten de
bir süre boyunca “Müthiş” zekamla bir çok şeyin üstesinden geldim. En azından o
dönem için böyle sanıyordum. İzmir’de çok iyi sayılabilecek bir liseye
girebildim. Liseye gelindiği zaman o eski üstün yeteneklerimin yavaş yavaş azaldığını
ve eskisi gibi olmamaya başladığını fark etmeye başladım. Satranç, futbol ve
yabancı dil ile ilgilenmeyi minimum düzeye indirdim. Üniversite sınavı zamanı
geldiği zaman kendi kendime dedim ki “Ben, özelim ve bu yüzden istediğim her
yeri kolay bir şekilde kazanabilirim”. İlk darbe burada geldi ve başarısızlığı
tattım. Ve ilk defa orada sordum kendime “Ya aslında özel değilsem?”. Ama
bu ilk sorgulamam çok anlamlı olamadı çünkü etrafımdaki herkes buna ailem de
dahil bana güveniyordu ve inanıyordu. Bir kere daha denedim ama bu sefer özel
dersler, dershaneler,bir sürü zorlama derken en sonunda bu ülkedeki herkesin
gözünde iyi olarak sayılabilecek bir puanla Tıp Fakültesine giriş yaptım ama yine
de başarısız gibiydim ve daha önce içimde olan o soruyu tekrar soruyordum: “Ya aslında özel değilsem?”. Evet ben
buraya gelmiştim ama gerçekten bunu mu istiyordum. Okulu bırakıp bilgisayar
mühendisliğine yatay geçiş yaptım.Daha sonra oranın da bana göre olmadığına
karar verip Tıp Fakültesine geri geldim ve geldiğim gibi çok başarısız olarak
sınıfta kaldım.
Her şey çok ironikti. Ben herkesin parmakla
gösterdiği örnek çocuk, herkesin imrendiği altın çocuk hem fiziksel hem mental
olarak dibe vurmuştu. Çocukken, neredeyse profesyonel olarak futbolcu olacakken
şuan 120 kilo olmuştum. İlkokulda, 2-3 yıl üstlerimle okuyabilecekken şuan kendimden
4 yaş küçüklerle okuyordum. Eskisi gibi satrançta iyi değildim turnuvalarda çok
feci şekillerde yeniliyordum. “Müthiş
zekamla” her şeyi başarabilecekken şu an neden böyleydim ve o soru artık büyük
harflerle zihnimdeydi:
“YA ASLINDA
ÖZEL DEĞİLSEM? YA ASLINDA SIRADAN BİR YAZGIYA SAHİP OLARAK YARATILMIŞSAM?”
Bunun yerine kendi kendime doğru soruyu sormaya başladım “Ya aslında özelsem ve kendi yazgımı kendim belirliyorsam?”
Şuan sabah 4te kalkıyorum artık güneşin doğuşunu izleyebiliyorum. Her gün saatlerce ders çalışıyorum artık okulumda ilk sıralardayım. Her gün spor yapıyorum artık daha fitim. Yılda 100 kitap okuma hedefime son hızla ilerliyorum artık daha bilgiliyim. Beni aşağıya çeken tüm kötü alışkanlıklardan ve insanlardan kurtuldum artık daha fazla kendimin farkındayım. Yoğun bir şekilde Almanca öğreniyorum ve tüm bunların sayesinde potansiyelime hiç olmadığım kadar daha yakınım. Her şeyden daha önemlisi artık daha mutluyum.